• https://www.facebook.com/yedikedi
  • https://www.twitter.com/SsszMzhDergisi

İyi, güzel, faydalı paylaşımlar

Faydalı olabildiysek ne mutlu

Ali Yıldız
alixyildiz@gmail.com
Salçalık bir domatesin son günü
15/10/2018

 

   Pazar yeri yine bildiğiniz gibi. Gerçi o eski "Gel aabicim, gel ablacım, malın iyisi burda!" halleri yok artık. Nadiren bağırıyor pazarcılar çünkü Avrupa Birliği, uyum yasaları falan filan.

   Tarladan toplanıp kasalarla arabaya yükleneli birkaç gün olmuştu. Epey de yol gelmişlerdi. Kasanın üst tarafında olduğundan rahattı. Araba yol aldıkça kasanın alt kısmındaki bazı arkadaşları yer darlığından, sıkışmaktan ve ezilmekten şikayet eder olmuşlardı. Ezilmek bizim kaderimizde var, hepimizin sonu aynı olacak diye takıldı bazı çok bilmiş domatesler. Evet o salçalık bir domatesti. Pazar yerinin girişinde kendisi gibi milyonlarca kardeşi ile birlikte kasalarda satın alınmayı bekliyordu. Bir ara yemeklik, sofralık domateslerin fiyatını duyunca "Biz niye bu kadar ucuza gidiyoruz?" diye sordu kendi kendine. Sonra salçalık domates oluşuna bağladı bunu. Ucuza gitmek zoruna gitmişti doğrusu. Biraz da gururluydu hani. Salçalık domates olduğunu öğrendiği günden beri bir hayali vardı. Salça kavanozunun, olmadı bir salça tenekesinin üzerindeki etikette hayal ediyordu kendini artistik bir pozla. Şöyle bir bakıyordu kendine gayet eli yüzü düzgündü, eli yüzü olmamasına rağmen. Kendisini ünlü olmaya götüren olayları şimdiden görür gibiydi. Salça fabrikası çalışanları onu mutlaka farkedip bir kenara ayırıyor ve derken patron onu görüyordu. Nazikçe eline alıp havaya kaldırdığı domatese bakıp, bu ne güzel bir domates böyle, etiketlerimizde mutlaka bu domates olmalı diyordu. Sonra çekimler başlıyor, flaşlar birbiri ardına patlıyordu. Son flaş patladığında kendine geldi.

   Bir salça fabrikasına gideceklerini düşünürken pazar yerine gelmiş olmaları canını sıkmıştı. Kavanoz etiketini süsleme hayalleri puf diye sönmüştü. Büyük ihtimalle bir evin bahçesinde alelade kurulmuş bir ocakta kaynaya kaynaya salça olacak, etiketsiz kavanozlara girecekti. Ve derken gün gelip bir yemeğe karışacak ya da en iyi ihtimalle bir çocuğun eline alır almaz sokağa koştuğu salçalı ekmeğe lezzet verecekti. Gerçi bu zayıf bir ihtimaldi çünkü cips, çikolata, şekerleme falan filan.

   İnsanlar gelip fiyat sorup gidiyorlardı. Bazıları ise kimi domateslerin orasını burasını sıkıştırıyordu. O da kasanın üst kısmında olduğundan sıkıştırılmaktan ezik büzük olmuştu daha satılmadan. Nihayet adamın biri karısıyla gelmiş ve onun bulunduğu kasa ile birlikte beş kasa domatesi almaya karar vermişti. Kasalar tartıya koyulup tartıldı. Adam pazarcıya ücreti ödeyip kasaları kendi arabasına yükleyeceği sırada bizim domates kasadan düşüp pazarın orta yerine kadar yuvarlandı. Adam kasayı yükledikten sonra düşen domates için etrafa bakındıysa da göremedi bizim domatesi. Zaten kasadan düştükten sonra bıcırığın birinden tekme yemişti. Habersiz bir tekmeydi bu. Bıcırık, domates tekmelediğini sonradan anlamış ama "Gooool!" diye bağırmayı da ihmal etmemişti. Ardından emekli öğretmen bir amca ve telaşlı bir ev hanımından tekme yedi. Üstüne üstlük bir de pazar arabası geçmişti üzerinden. Tamam salça olmadık ama biz de çok ezildik gibi saçma bir cümle döküldü ağzından. Çektiği acıların etkisiyle sayıklıyor gibiydi. 

   Ünlü olma hayali yeniden canlandı gözünde. Bu hayal artık bir hayalden ibaretti. Kimse ezik büzük bir domatesin fotoğrafını basmazdı ürününün üzerine. Çünkü imaj, reklam, pazarlama falan filan.

   Hava kararmaya başlamıştı. Pazar yeri toplanıyordu. Kıyamet kopmasına birkaç dakika kalmışcasına bir koşuşturmaca vardı. Müşteriler de pazarcılar da alışverişi bitirip evine gitmek istiyordu. Hava insan yüzlerinin seçilemeyeceği kadar karardığında başka insanlar geldi pazar yerine. Tezgahların altlarına düşmüş ya da kenarlarına ayrılmış ürünlerle çantalarını doldurdular. Küçük bir çocuk da elindeki çantaya yenilebilir bir şeyler doldurma telaşındaydı. Ayağına dolanan domatesi de kaptığı gibi attı çantasına. Annesinin sesini duyup oraya yöneldi. Ücretsiz alışverişleri bitmişti ve evlerine gitmeleri gerekiyordu. 

       Eve vardıklarında çantalarını boşalttılar su dolu bir leğene. Aldıklarını burada yıkayıp ayıklayacaklardı. Annesi bizim domatesi gösterip "salçalık domatesmiş" dedi. Haftaya da salçalık domates toplarız deyip ikiye kestiği domatesi oğluna uzattı. Çocuk, tadı da çok güzelmiş diye mırıldanırken ağzının kenarından akan suyu eliyle sildi. Bizim domates ömrünün son anında aldığı bu saf, temiz ve güzel iltifat ile mutlu bir şekilde ölmüş oldu. Belki de mutluluktan öldü kim bilir?

 



1670 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Hayat dışarda, bilgisi sınıfta - 28/10/2018
Öğrenmek başkadır yaşamak başka.
Ayıp aranıyor - 08/09/2018
Başkalarının eksikliği sizi tamamlar mı?
Cep telefonunun çekmediği yerler - 29/08/2018
Kuşatmayı yarabilmek için önce ondan haberdar olmak gerekir.
Normal Saçlar İçin - 12/08/2018
Her şeyi şımarttık, her şeyi. Saçlar dahil.
Biz bu dünyaya ölmeye mi geldik? - 18/07/2018
Tamam hepimiz öleceğiz eyvallah da sıkıntı büyük!
Şu deccalin sesini biraz kısar mısınız? - 01/04/2018
“Artık onun için müzik, kadın güzelliğini belirgin bir hale sokarak kitleleri büyülemeye yarayan bir şey değildi.”
Hırslı kurbağa - 30/08/2017
Vaktiyle iki arkadaş kurbağa varmış. Birlikte gezip tozarlarmış. Hop senin zıp benim derken bir gün nasıl olmuşsa kendilerini bir süt güğümünün içinde bulmuşlar.
Mutluluğun sırrını arayan adam - 25/07/2017
Mutluluğun sırrı neden hep uzaklarda aranır ki?
Huzur istemiyorsanız bunları yapın - 16/09/2016
Bir takvim yaprağının arkasında "Huzur için küçük sırlar" başlıklı bir yazı gördüm. Oradaki tavsiyeleri ters çevirince bu yazı çıktı.
 Devamı
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam61
Toplam Ziyaret181237
Anket
Okuyo musunuz, kaça gidiyosunuz?