• https://www.facebook.com/yedikedi
  • https://www.twitter.com/SsszMzhDergisi

İyi, güzel, faydalı paylaşımlar

Faydalı olabildiysek ne mutlu

Ali Başar
ali.boz42@gmail.com
Kendi Köyümüzde Kiracıyız!
29/05/2022
Yoksa biz de dedelerimiz Uygur Türkleri ile aynı sona mı sahibiz? diye flaş bir soruyla başlayalım.
Yıllarca bize tarih derslerinde Mani dinini benimseyen Uygurlar, ilk yerleşik hayata geçen Türk devleti diye anlatıldı. Bu dinde et yemek yasak olduğu için Türkler güçten düştü, savaşçı yeteneklerini kaybetti ve sonuçta ülke parçalanıp tarihten silindi diye okuduk.
Ha, gerçekten öyle mi bilmem, biz tarihçilerin yalancısıyız. :)
İbret alsak da almasak da konu tarihte kaldı.

Fakat günümüz Türkiyesi'ne gelecek olursak elhamdülillah Müslüman olduğumuz için et ve süt haram değil.
Ancak uygulanan tarım ve hayvancılık politikaları ile yıllarca elimizin altında olan bu nimetler artık kolay ulaşamayacağımız bir hâl alıyor. Haram olmasa bile cebimizi düşünerek kendimize haram edeceğiz gibi...
Sorun şu ki gübre fiyatı üçe beşe katlanır, mazot hakeza, yem hak getire. Özellikle üretici, hayvan yemini fabrikalardan almak yerine kendi üretmeye kalksa mazot ve gübre fiyatlarından dolayı yaptığı masrafı kurtaramaz.
Keçi dağdan/meradan beslenen bir hayvan, inek ise yeterli mera yoksa evden yer.
Kendi köyümüzden örnek verecek olursak 2006 yılına kadar her evde bir inek ve en az 10 keçi vardı. Hükümetin yasaklayıp birkaç yıl sonra tövbe ederek serbest bıraktığı Keçi yetiştiriciliği konunun o günlerde hazırlandığı imajını veriyor.
Konu neydi, "Türkler et yemesin."
Nurettin Yıldız hoca bir sohbetinde şu mealde bir şeyler söylemişti
"Şeytan bir plan yaparken "Bu planımla insanları hemen saptırayım." demez, ortaya bir proje koyar belki 500 yıl bekler, sonuçta 500 yıl sonraki nesil sapar."
Yani birileri 10 yıllık, 20 yıllık vs. plan yapıyor, gıdım gıdım ilerleyerek asıl sonuca ulaşıyor.
Devam edelim, keçi yasaklanınca herkes büyükbaş beslemeye başladı, her evde 3-5 inek.. Yem fabrikaları artık köylere çalışmaya başlar, köylülerin ekip biçtiği saman ilk yıllarda yeterli gelirken inek sayısı arttıkça artık ovadan balya balya saman çekilmek zorunda kalınır. Sütün kilosu yemin kilosunun altında kaldıkça da "Hökümet hazar düzeltecektir yav." der hayvanları beslemeye devam eder.
Köyde Mollaoğlu Mehmet amca vardı Allah rahmet eylesin:
"Bir ümitle yaşayan rençberin, gelecek senesi bu senesinden beter guzum." derdi.
Herkes bir ümit besiye devam ederken sütler tüketiciye ucuz bir şekilde gider, herkes bir aylık maaşıyla kurbanını keser etini yerdi.
Fakat artık can boğaza, ateş cebe, Mani dini kapıya dayandı.
Üretici yem, gübre, mazot ve elektrik masraflarının altında ezildiği için ya elindeki hayvanın bir kısmını kesecek ya da tamamen bırakacak.
Üretim azalırsa şehirdeki vatandaş et ve sütü bulamayacak ya da az olduğu için pahalı almak zorunda kalacak. Bu da sosyal patlamalara sebebiyet verir Allah korusun.
Küçükbaş besi yapan bir kardeşimiz anlatıyor:
Zaten köy yerinde ben keçi üreticisi olarak sosyal patlamalara kısmen maruz kalmaya başladım. Niye? Çünkü benim yem, saman masrafım büyükbaş üreticilerine göre yok denecek kadar az. -Her ne kadar yılın 6 ayı evimde değil de yaylakta yatmak zorunda olduğumu göz ardı edecek olursak- haklılar tabi. ☺️
Ben üretici/çoban olarak merada otlatmak zorundayım. Bu durum yem saman gübre mazot masraflarının altında boğulan büyükbaş besicisi köylülerim ile aramıza nifak sokuyor.
Niye!? Ben dağdan beleş besleniyormuşum, onlar sürekli yem borcuna giriyormuş.
Yahu ben de biliyorum, ben de muzdaribim bu durumdan. Kurbanda keçi ve koyun satacağım, fakat herkes "Bu sene Kurban kesemeyecez." diyor.
Ben de üretici olarak hepimiz kazanalım diyorum. Herkes ete ve süte kolayca ulaşabilsin, kurbanı herkes kesebilsin, şehirdeki vatandaşlarımız da mağdur olmasın istiyorum. Fakat kendi köylüm, borcunun stresinden benim çözüm önerimi bile dinlemeden hala bana diş biliyor."

Gelin çözümü beraber dillendirelim.
Nedir o?
Hükümetimiz her sene ödediği borç faizinin onda biri ile her şehre gübre, yem fabrikası kursun, Mazottan vergi almasın ki çiftçi yem ve samanı kendi üretebilsin. Üretim artınca ihracat artar, ihracat artarsa ülkeye döviz girer. Döviz çok olduğu için ülkenin döviz borcu daha kolay kapatılır. Borç kapanırsa yeni üretim yerleri fabrikalar vs kurarız . Böylelikle güçten düşmez, et yemeye devam eder, atalarımız Uygur Türklerinin yaşadığı sonu yaşamayız.
Yoksa Rahmetli Zekeriya Beyaz gibi "Tavuktan da kurban olur." şeklinde fetva verecek makam aramaya başlarız,
Hoş, mani dinine göre tavuk eti de sakıncalı. ☺️
Hadi eyvallah..



597 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Filistin'in Kurtuluşu Pamuk İpliğine Bağlı - 09/10/2023
Evde huzur kalmamışsa vatandaş Filistin'i, Doğu Türkistan'ı, Arakan'ı, Yemen'i nasıl düşünsün?
Kulakkı-3 - 16/08/2023
Kul hakkına giren kul: Hakkı.
Filin Kulağı Fildir - 21/05/2023
Siz, siz olun hayallerinize sahip çıkın. Çalmasınlar.
Güzel Milletiz Vesselâm - 18/02/2023
Evet coğrafya kaderdir fakat coğrafyanın iklimine, sosyolojik durumuna ve jeopolitik yerine göre tedbir almamak da büyük kederdir.
Gemiyi Batırmadan Karaya Varalım! - 21/09/2022
Hepimiz aynı gemideyiz ama birileri gemiyi deliyor.
Yetenek Havuzu - 01/03/2021
Genç erozyonuyla mücadele: Bir millet çöl olmasın.
Vay Benim Emeklerim! - 14/11/2020
Sömürü düzeni bitsin istiyorsan adaleti tesis etmek için çalışmalısın.
Pardon Patron! Bi'Şey Diicem! - 09/03/2020
Organize iyilik nerede?
Cambaza değil işimize bakalım - 26/11/2019
Osmanlı vârisi Türkiye (halkı veya yönetimi) pasifleştirilip icraat noktasında sessiz kalması sağlanırsa İsrail, Mescid-i Aksa’yı bugün yıkacak.
 Devamı
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam49
Toplam Ziyaret180565
Anket
Okuyo musunuz, kaça gidiyosunuz?