• https://www.facebook.com/yedikedi
  • https://www.twitter.com/SsszMzhDergisi

İyi, güzel, faydalı paylaşımlar

Faydalı olabildiysek ne mutlu

Ali Yıldız
alixyildiz@gmail.com
Biz bu dünyaya ölmeye mi geldik?
18/07/2018
   En iyi biz mi ölürüz? Çok mu yakışır bize ölmek? Müslümanların katilleri, onları öldürürken şöyle diyorlardır herhalde birbirlerine: Bak, öldürüyorum, öldürüyorum kimse bir şey demiyor!

   Müslümanlığın izzetini, şerefini taşıyamadığımız günlerden bu yana Müslüman kanı ucuzladı. Kâfirlerin yüreğinde Müslüman korkusundan eser kalmadı. Bir zamanlar Müslümanların, kâfirlerin yüreklerine korku saldıklarına dair hikâyeleri, gözlerimiz büyüyerek ve iç çekerek dinledik hep. Sanki o günler bir daha geri gelmeyecekmiş gibi.

   Biz Allah'tan ne kadar korkuyor idiysek, kâfirler de bizden o kadar korkuyordu aslında. Hemen belirtelim; Allah korkusu bir fobi değildir. "Allah'tan gücünüz yettiği kadar korkun." ayeti herhalde bu korkunun mahiyetini anlamak isteyenlere anlatacaktır. Hayatımızı düzenlerken Allah'ın rızasını ne kadar gözetiyorsak, Allah'tan korkumuz da o derecedir. Ben artık inanmaya başladım ki Müslümanlığımızın derecesi de, kafirlerin yüreğine saldığımız korkuyla doğru orantılıdır. Boşuna mı "Ilımlı İslam" projeleri hazırlıyorlar, boşuna mı cihat ayetlerini ayıklamaya çalışıyorlar? Allah Teâlâ Mâide Sûresi 3. ayette "Artık sizin için dininizi kemâle erdirdim ve sizin üzerinize nîmetimi tamamladım." diye bildirmiştir. Yani İslâm mükemmeldir. O halde İslam kelimesinin önüne getirilecek her türlü ifade onun mükemmelliğini zedeleyecektir. Bu ifade ister ılımlı olsun, ister radikal. Ben ılımlı Müslüman'ım diyerek kafirlere şirin görünme çabaları da boşunadır, radikal Müslüman'ım diyerek kafirleri korkutma çalışmaları da.

   Kendimi ve dünyayı tanımaya başladığım yılları hatırlıyorum bazen. Dualarımıza Bosna Hersek diye bir yer ve Bosnalı Müslüman kardeşlerimiz girmişlerdi. Avrupa'nın ortasında bir Müslüman devlet, dünyanın (kör) gözü önünde yok ediliyordu. Sonra öğrendim ki başka yerler de varmış. Filistin'i öğrendim, sonra Çeçenistan'ı. Derken, Afganistan, Irak, Lübnan girdi dualarımıza. Suriye, Libya, Yemen... Artık belki dualarımızda bu yerlerin isimlerini tek tek saymayıp "Allah'ım yeryüzünde yaşayan tüm Müslümanları zulümlerden kurtar" diye dua etmeye başlar olduk.

   Böyle giderse dualarımızdaki listeye eklenmedik İslam ülkesi kalmayacak. Sonunda bize dokunmayan yılan gelip bize de dokunacak. Mezbahada boğazlanmayı bekleyen koyunlar gibi başımız önde, sümsük sümsük durduğumuz sürece olacak olan budur. Ve bu durum kanımıza dokunmuyorsa eğer çok dokunaklı, acınası bir durumdur.

   Elbette ölümden korkmuyoruz. Nasıl korkalım ki? Müminlerin elinden tutup cennete götüren, kâfirleri kolundan tuttuğu gibi cehenneme fırlatan bir şeyden korkulmaz. Aksine o şey ölesiye sevilir. Biz ölümü ölesiye sever, sırf bu özelliğinden dolayı onun için seve seve canımızı bile veririz. Ama biz bu dünyaya ölmeye gelmedik. Hele öldürmeye hiç gelmedik. Bizi öldürmeye gelenler, bizde dirilmeli diye öğrendik. Nedense bizi öldürmeye gelenler öldürdükleri gibi, azgınlıklarını da artırarak gidiyorlar. Nasıl diriltebiliriz onları, biz diri değilken. İslâm'ı yaşamayan bir Müslüman'ın yaşadığından da bahsedilemez ya zaten. İslam'ı yaşamıyoruz ve yaşamadığımız sürece de ölmeye mahkûmuz. "Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, öldüğünüz gibi de diriltilirsiniz." şeklindeki Hadis-i Şerif de bize bir anlamda onurlu yaşamayı ve onurlu ölmeyi emreder. Ki Allah'ın huzuruna da onurlu bir şekilde varalım.

   Batı, (Allah rahmet eylesin) Mücahit Erbakan hocamızın ifadesiyle terbiye edilmemiş bir hayvandır. İslam Medeniyetinden başka hiçbir medeniyet dünyayı yönetmeye lâyık değildir. Zaten İslam Medeniyetinden başka medeniyet de mümkün değildir. İnanmayanlar için bakınız; 19. ve 20. yüzyıllar.  

   Batı medeniyetinin zirve yaptığı bu son iki yüzyılda insanlık dibe vurdu. Tarih derslerine "Dünya Savaşı" tabiri girdi ve insanlık bu felaketi iki kez yaşadı. Bir üçüncüsünün yaşanması için Siyonizm her yolu deniyor, başarısız olması da bize bağlı. Dünyanın dizginlerinin el değiştirme zamanı geldi de geçiyor bile. Silah teknolojisi başta olmak üzere hali hazırdaki teknoloji korkunç boyutlara ulaştı. Bu teknolojinin, batı medeniyetinin elinde bulunması korkunçluğunu daha da artırıyor.

   Bir buçuk milyarlık İslam alemi, kendisinin, batı da dahil olmak üzere bütün insanlığın kurtuluşu için artık harekete geçmeli. Onun en şerefli mahlukları olarak zulme önce biz karşı çıkmalı ve en azından tarafımızı belli etmeli ve zulüm yeryüzünden kaldırılıncaya kadar mücadele etmeliyiz. Müslümanların ve masum insanların ölmelerine engel olabilirsek, düşmanlarımızı da katil olmaktan kurtarmış oluruz belki.

 



877 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Hayat dışarda, bilgisi sınıfta - 28/10/2018
Öğrenmek başkadır yaşamak başka.
Salçalık bir domatesin son günü - 15/10/2018
Hiçbir hayal küçük değildir.
Ayıp aranıyor - 08/09/2018
Başkalarının eksikliği sizi tamamlar mı?
Cep telefonunun çekmediği yerler - 29/08/2018
Kuşatmayı yarabilmek için önce ondan haberdar olmak gerekir.
Normal Saçlar İçin - 12/08/2018
Her şeyi şımarttık, her şeyi. Saçlar dahil.
Şu deccalin sesini biraz kısar mısınız? - 01/04/2018
“Artık onun için müzik, kadın güzelliğini belirgin bir hale sokarak kitleleri büyülemeye yarayan bir şey değildi.”
Hırslı kurbağa - 30/08/2017
Vaktiyle iki arkadaş kurbağa varmış. Birlikte gezip tozarlarmış. Hop senin zıp benim derken bir gün nasıl olmuşsa kendilerini bir süt güğümünün içinde bulmuşlar.
Mutluluğun sırrını arayan adam - 25/07/2017
Mutluluğun sırrı neden hep uzaklarda aranır ki?
Huzur istemiyorsanız bunları yapın - 16/09/2016
Bir takvim yaprağının arkasında "Huzur için küçük sırlar" başlıklı bir yazı gördüm. Oradaki tavsiyeleri ters çevirince bu yazı çıktı.
 Devamı
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi11
Bugün Toplam140
Toplam Ziyaret181316
Anket
Okuyo musunuz, kaça gidiyosunuz?