• https://www.facebook.com/yedikedi
  • https://www.twitter.com/SsszMzhDergisi

İyi, güzel, faydalı paylaşımlar

Faydalı olabildiysek ne mutlu

Ali Yıldız
alixyildiz@gmail.com
Bayram Gelmiş Biz Yokken
08/05/2024

Yokmuşuz, çünkü artık çokmuşuz. Hâlbuki daha düne kadar bir avuçtuk biz göklere sığmayan, bir buçuk milyar olduk birbirini duymayan. (Ezbere konuşmayayım, güncel nüfusa bakayım dedim: 2 milyar olmuşuz iyi mi? İyi mi derken bu iyi bi şey mi, emin olamadığım için soruyorum.)

Doğrudan azlığa övgü yapacak değilim ama eskiden konsantreydik be! Girdiğimiz ortama rengimizi verirdik. Azımız yeterdi bulunduğu yeri tatlandırmaya, güzelleştirmeye. Şimdi bizim de tadımız kaçtı. Çünkü artık konsantre değiliz, hem yoğunluk hem de odaklanma anlamında. Süreci unuttuk, sonuca odaklandık. Hepimiz hemen cennete gitmek istiyoruz. Bedel ödemeye yanaşamıyoruz. Ezgilerimiz bile değişti. “Ne cennet tasası, ne de cehennem. Sadece Allah’ın rızasındalar.” sözlerini mırıldanırdık eskiden. Şimdi neredeyse göbek atılacak müzikler eşliğinde “Koy bizi de cennetine!” diyoruz. Dünyaya daldık, bakalım çıkmaya nefesimiz yetecek mi? Gerçi ne demişler: “Hiçbirimiz bu dünyadan sağ çıkamayacağız.”

Bayram gelmiş, biz yokmuşuz. Çünkü yok hükmündeymişiz. Oysa var gibiydik. Hatta ilk teravihte camiler tıklım tıklımdı. (Yalnız covid bizi bir hoş etmiş. Herkes bi başına buyruk. Teravih aralarındaki salavatlarda salgın öncesindeki kadar iyi senkronize olamadığımızı gördüm. Eskiden böyle miydi? Itri gurur duyardı hepimizle.) Ne diyorduk, camiler dolu, alışveriş merkezleri dolu, sokaklar dolu, parklar dolu, toplu taşıma araçları dolu. İyi de Müslümanlar nerede? Cevap veriyorum: Olman gereken zamanda, olman gereken yerde değilsen varlığının pek bir hükmü yoktur.

Ramazan Bayramı geldi çattı (Kaşlarını). Oysa ben hoş geldin ya şehr-i Ramazan bile diyemedim bu sene. Diyecek yüzüm yoktu. “Hoş mu geldim! Ne hoş gelmesi! Bu ne hâl!” demesinden korktum. Düşünsenize 150 günden fazladır Gazze’de süren katliama karşı hiçbir şey yapamamışız. Ramazan’ın hoş gelmesi mümkün mü? Aslında hiçbir şey yapamamışız diyerek haksızlık ediyor olabilirim. Bi şey yaptık: Yürüdük. İyi yürüdük yalnız. Fakat nedense bu yürüyüşler derde derman olmadı. Sebebi gayet açıktı: İktidarları ürkütmeyen yürüyüş: sindirim sistemine yardımcı olur, kan şekerini düzenler, depresyon belirtilerini azaltır, yağ yakılmasını sağlar falan filan... (İyi tarafından bakalım: Sağlıklı ölüceez.)

Nasıl oluyor bilmiyorum, daha çok yiyip içtiğimiz, daha çok tükettiğimiz bir Ramazan ayının daha sonuna geldik. Peki, bayramı hak ettik mi? Önce bayram kelimesinin anlamına bakalım: Sevinç, neş’e, huzur, mutluluk, sükûn. Sizi bilmem ama ben bunları hak edecek bir Ramazan geçirdiğimi düşünmüyorum. Yine de bayramı, Cenab-ı Allah’ın Ramazan ayının sonuna yerleştirdiği hediyesini iade edecek değilim. Bize ümitsizlik yakışmaz. Karamsarlık yakışmaz. Çünkü yeryüzündeki kötülüğün organizatörü olan siyonizmin çocuğu İsrail’le yaşamak zorunda değiliz. Deprem mi lan bu! (Lan dedim, afedersiniz.) Evet, deprem önlenemiyor, tedbir almak gerekiyor. Oysa İsrail, önlenebilir, yapay bir afettir. İsrail’i 1948 öncesi sınırlarına döndürebiliriz(!) Bakmayın siz “Dünya 5’ten büyüktür.” deyip İsrail’den küçükmüş gibi davrananlara. Müslümanların beyin ölümü gerçekleşmiş olabilir ama kalbi Gazze’de atıyor. Allah’tan korkmayı, yani Allah’tan başka şeylerden korkmamayı başardığımızda kaybettiğimiz izzeti yeniden kuşanacağız. Zalimler, bırakın on binlerce çocuğu, dünyada hiç Müslüman yokmuşçasına öldürmeye, tek bir çocuğumuza yan gözle bakmaya bile cesaret edemeyecek.

Bir fıkramsıyla sonuca gidelim: Hoca biriyle tartışıyormuş. Derken tartışmanın bir yerinde Hoca susmuş. Herkes merakla hocadan taşı gediğine oturtacak lafı söylemesini bekliyormuş. Hoca yapıştırmış tokadı! Hayrola hocam, demişler. Sen eskiden lafı yapıştırırdın! Hoca demiş ki İsrail, laftan anlamaz, güçten anlar! (Hoca derken rahmetli liderimiz Necmettin Erbakan’dan bahsediyordum. Siz kim sandınız? Ehehe!)

Evet, bayram geldi. Hepiniz çok bayramlar göresiniz. İslâm Birliği’nin kurulacağı ve sonraki yıllarda tüm dünyada bayram olarak kutlanacak o günü de görün, görelim inşallah.

Not: Genç İstikbâl dergisinin Nisan 2024 tarihli sayısında yayımlanmıştır.



93 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Dünya Bir Köyse Muhtar Kim? - 19/04/2024
Projeler, hedefler, vizyonlar havada uçuşuyor. Tüm adaylar projeleriyle geliyor. (Destekli sallıyoruz, demek istiyorlar.)
Yazdıklarım Beni Bağlamaz - 13/04/2024
Ne diyordum? Yazmak lâzım. Sen yazmazsan, ben yazmazsam nasıl çıkar bu dergi?
Hayat dışarda, bilgisi sınıfta - 28/10/2018
Öğrenmek başkadır yaşamak başka.
Salçalık bir domatesin son günü - 15/10/2018
Hiçbir hayal küçük değildir.
Ayıp aranıyor - 08/09/2018
Başkalarının eksikliği sizi tamamlar mı?
Cep telefonunun çekmediği yerler - 29/08/2018
Kuşatmayı yarabilmek için önce ondan haberdar olmak gerekir.
Normal Saçlar İçin - 12/08/2018
Her şeyi şımarttık, her şeyi. Saçlar dahil.
Biz bu dünyaya ölmeye mi geldik? - 18/07/2018
Tamam hepimiz öleceğiz eyvallah da sıkıntı büyük!
Şu deccalin sesini biraz kısar mısınız? - 01/04/2018
“Artık onun için müzik, kadın güzelliğini belirgin bir hale sokarak kitleleri büyülemeye yarayan bir şey değildi.”
 Devamı
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam71
Toplam Ziyaret186370
Anket
Okuyo musunuz, kaça gidiyosunuz?